[FANFIC] BTOBAP: Born To Be Absouletly Perfect Bölüm 1: Tanışma

Bu başka bir fanfic ilk olarak onun uyarısını yapayım. Sonra bildiğiniz shounen-ai olacak. (Türkçe meali: Eşcinsel ilişkiler, Erkek-Erkek) Hatta yaşımın aksine +18'lik yerler yazabilirim artık uyarıyı yaptım ben gerisi size kalmış jhdf.

Bölüm Şarkısı: Spica - Painkiller

İşte karşımdaydı... Kapalı gözleri, düz bir çizgi halini almış dudakları, elmacık kemikleri, köprücük kemikleri, üstü çıplak olan vücudu. İşte buradaydık. İkimizin de daha önce aklına dahi getirmediği bu vaziyette, bu yataktaydık. Aşk... Hiç bir engeli tanımıyor. Endişelerin çok ötesinde, paranın, geleceğin ve de en önemlisi cinsiyetlerin...

Günlerden cumaydı. 02.02.2013. Bugün bir müzik programı için, bir çok grup "bir" kanalın stüdyolarına davet edilmişti. Bu davet edilen grupların arasında B.A.P ve BTOB'de vardı. Ve o ikisi, ilk defa orada tanışmışlardı. Ilhoon ve Yongguk.

***

Program bitmiş, gruplar kuliste üstlerini değiştiriyorlardı. Yongguk, yüzünde yorgunluğunun sinyallerini veren bir ifadeyle, bir köşeye oturmuştu. Aklında, yurda gidince yapması gereken angaryalar fink atıyordu. Ayrıca grubun yeni albümü için söz de yazmalıydı. Derken yanına birinin oturduğunu hissetti. Başını çevirdi. BTOB'ten Ilhoon'du yanına oturan. Ilhoon'u çıkış öncesinde de tanırdı. Underground camiada bir zamanlar aktif rapçilerden biriydi Ilhoon. Her ne kadar Yongguk Soul Connection'dan olsa da bir kaç kez fest'lerde karşılaşıp konuştukları olmuştu.

-Merhaba Yongguk-hyung.

Ilhoon, muhabbet açmak adına atılıvermişti. Yongguk yavaşça "Selam." diyerek karşılık verdi. 

-Yorulmuşa benziyorsun hyung.

-Benzemekten ziyade, zaten öyleyim. 

Ilhoon, Yongguk'un gözlerine baktı.

-Hyung, beni hatırlıyor musun?

-Nasıl yani? 

-Demek istediğim... Soul Connection zamanlarında sana büyük hayranlık beslerdim. Bir kaç kez aynı fest'te sahne almıştık.

-Hah! Hatırlıyorum o fest'leri. Ama hayranlık işini bilmiyordum bak. 

Ilhoon utanmıştı. Her ne kadar çocukluktan kalma utangaçlık problemini aşmış olsa da, geçmişinden önemli biriyle konuşuyordu.

-Hyung, bir ara bizimle maç yapmak ister misin? Hafta sonları, programımız olmadığı zamanlarda bir spor salonu kiralıyoruz -şirket ödüyor bu arada-.

-Olabilir aslında... Ama şu sıralar promosyonlarla meşgulüm. Gerçi bu pazar üç saatlik boş zamanım var. Belki gelirim. Numaranı alayım, ben haber veririm sana.

Yongguk böylece Ilhoon'un numarasını almış oldu. Bahsettiği pazar günü buluştular, başka bir pazar bir daha buluştular, başka bir pazar bir kez daha derken bu buluşup maç yapmalar hem bir gelenek hem de eğlencesine bir turnuvaya dönüştü. 

2 ay sonra, Yongguk, Ilhoon'la "dude" seviyesine gelmişti. İyi anlaşıyorlardı. Hem idol camiasını yapmacık bulduğundan, Ilhoon gibi doğal insanlarla karşılaşmanın oldukça zor olduğunu düşünüyordu. Haftada bir kez mutlaka buluşuyor, oyun oynuyor, kareokeye gidiyor, maç yapıyor ya da hiç birini değil de canlarının istediğini yapıyorlar ama her halükarda eğleniyorlardı. Bu sırada, Yongguk EXID grubundan LE (Hyo Jin) ile arasındaki ilişkiyi sıkılaştırmıştı. Soul Connection zamanlarından tanıyordu onu da. Underground aleminin yetenekli Rap Tanrıçaları'ndan biriydi. Jiggy Fellaz'a oldukça ün de kazandırmıştı aynı zamanda. Yine de hiçbir zaman şuan oldukları kadar yakın olmamışlardı. Yongguk, bugün onunla buluşacaktı. Bu yüzden Ilhoon'u ekmişti. Ayna karşısında saçlarını ufak fakat keskin hareketlerle şekillendiriyor bir yandan da gömleğini giyiyordu. Sonunda hazırdı. Saate baktı. Buluşmalarına 30 dakika vardı. Ve işin aslı Yongguk neden bu kadar heyecanlı olduğunu da bilmiyordu. Tek bildiği bir an önce Hyo Jin ile buluşmayı deli gibi istediğiydi.

Hyo Jin ise bu sırada, ayna karşısında kendine son bir bakış atıyordu. Bugün Yongguk'la buluşacaklardı. Çıkış yapalı neredeyse bir yıl olsa da, Seul'de, genç kızlar ve eski hayranları dışında pek fazla tanındığı söylenemezdi. Bu yüzden rahatça dilediği gibi giyinmişti. (Bir kot pantolon, wings'ler, bir adet sırt çantası, beats kulaklıkları ve kendisine yaklaşık 3 beden bol gelen bir 2pac tişörtü.) Grup arkadaşlarından Dami'ye, Yongguk'la buluşacağını söyleyip dışarı çıktı. Bugün, bu içinden çıkan swag-Missy Eliot'a anlam verememişti. Acaba Yongguk'u etkilemek istediğinden mi böyleydi? Tanrı bilir. Hyo Jin'in bildiği tek şey ise, garip bir heyecan içinde olduğuydu. Düşünceleriyle boğuşurken Cheongdam-dong'a geldiğini fark etti. Alice Sinemaları'nın önünde buluşacaklardı. (Sebebi buranın idoller için güvenli olan birkaç yerden biri olmasıydı elbette.) Jin, sinemayı bulunduğu yerden görebiliyordu. Ama o civciv kafanın sinemanın önünde bekleyerek hayatının hayranlar tarafından tehlikeye atılmasına izin vermeyecek kadar zeki olduğunu biliyordu.. Büyük ihtimalle çaktırmadan arka kapıdan girmişti Yongguk. Jin, sinemanın içine girdi. Biletini almadan önce Yongguk'a bir mesaj atmıştı:

-Neredesin?

Biletini alıp, salona doğru yürürken telefonuna mesaj geldiğini belirten o garip sesi işitti. 

Bang Yongguk'tan: Gelmek üzereyim. Sen beni bekleme gir filme.